Staj ve çıraklık eğitimi kapsamında her türlü korumadan yoksun çalışan çocukların ard arda iş kazalarında ölmesi gözleri MESEM’e çevirdi. Birgün yazarı Aziz Çelik, mesleki eğitim alması gereken çocukların ucuz işgücü olarak kullanılmasının yeni ekonominin bir sonucu olduğunu yazdı.
Aziz Çelik’in “‘Mesleki eğitim’ cinayeti!” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
“25 Aralık 2021 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 7346 Sayılı Kanun ise öğrenci çocuk işçiliğini daha da ‘cazip’ hale getirdi. Kanuna göre MESEM kapsamında staj yapacak 9, 10 ve 11. sınıf öğrencilerine asgari ücretin en az yüzde 30’u, 12. sınıftaki kalfalara asgari ücretin en az yüzde 50’si kadar ödeme yapılması kararlaştırıldı. Böylece MESEM kapsamında bir yandan öğrencilerin iş kazası ve meslek hastalıklarına karşı sigortalanması ve hem de ücret ödenmesi yasalaştı. Stajyer öğrencilerin sigorta ve ücretleri onları çalıştıran işverenleri tarafından değil İşsizlik Sigortası Fonu’ndan ödeniyor. Böylece işverenler hiçbir maddi külfeti olmadan stajyerleri çalıştırabiliyor.
Mesleki Eğitim Merkezi öğrencileri haftada bir gün okulda teorik eğitim, dört gün ise işletmelerde ‘pratik’ eğitim alıyor. Ancak uygulamada bu ‘pratik’ eğitimin fiilen çalışma olduğu ve okuldaki bir günlük eğitimin dahi yapılmadığı biliniyor. MESEM’lere kayıt için bir yaş sınırı yok. Öğrencilerin okullarındaki kaydı devam ediyor ve kayıtlı oldukları bölümlerden mezun oluyorlar. Böylece hem öğrencilikleri devam ediyor hem de fiilen çalışmış oluyorlar.
(…)
Devasa boyutlara ulaşan MESEM kapsamındaki öğrenci istihdamının nasıl denetlendiği ise meçhul. Bu öğrenciler gerçekten staj mı görüyor yoksa meslek mi öğreniyor yoksa fiilen ucuz işçi olarak mı çalışıyor, belli değil. Uygulamada fiilen işçi olarak çalıştırıldıkları biliniyor. Öte yandan özellikle çocuk yaştaki kişilerin kapılarından bile girmemeleri gereken tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde kontrolsüz bir şekilde çalıştırılması iş cinayetlerine davetiye çıkarıyor. Arda’nın ölümü bu denetimsizliğin sonucudur.
Bakan Özer’e göre mesleki eğitim alanındaki yasa değişiklikleri ile ‘işveren üzerindeki maddi yük kaldırılarak çok cazip bir mekanizma oluşturuldu.’ Kuşkusuz bu mekanizma sadece işverenler açısından değil öğrenciler ve aileleri açısından da ‘cazip’! 2024 itibariyle net asgari ücretin yüzde 30’unun 5 bin 100 TL, yüzde 50’sinin 8 bin 500 TL olduğu düşünülecek olursa mesleki eğitimden ödenen ücretlerin yoksul aileler için oldukça cazip olduğu görülecektir. En düşük emekli aylığının 10 bin TL, dul aylığının 7 bin 500 TL ve yetim aylığının 2 bin 500 TL civarında olduğu bir ülkede MESEM kapsamında yapılan ödemeler işveren, öğrenci ve aileler için elbette ‘cazip’!
Kuşkusuz bu yaşadığımız tabloda 12 yıllık kesintisiz temel eğitimin 4+4+4 şeklinde bölünmesinin de payı büyüktür. 4+4+4 yoluyla 12 yıllık temel eğitim fiilen yok edildi ve çocuk işçiliğe yasal kılıf sağlanmış oldu. MESEM kapsamındaki artışın fiili okullaşma oranını ciddi biçimde düşürmesi de cabası! Çocuk işçiliği önlemenin yollarından biri 12 yıllık kesintisiz temel eğitimdir.
MESEM yoluyla yoksul ailelerin çocukları eğitimden koparılıp ucuz işgücü haline getirtilmekle kalmıyor daha çocuklar feci iş cinayetlerine kurban gidiyor. Hani diyorlar ya ‘meslek lisesi memleket meselesi’ aslında meslek lisesi ‘hayat memat’ meselesine dönüşmüş durumda. Devlet eğitimini sağlamakla sorumlu olduğu çocukları eğitimden ayırıp çocuk yaşta çalışmaya teşvik ediyor ve dahası çalışırken bu çocukların yaşamını güvence altına alamıyor. Arda’lar çocuk yaşta bu yüzden ölüyor.” (HABER MERKEZİ)