Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, Göztepe’deki TBMM Filizi Köşk Sosyal Tesisi’nde medya kuruluşlarının genel yayın yönetmenleriyle iftar programında bir araya geldi.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, İslam âleminin buruk bir ramazan ayını idrak ettiğini, bu ramazanda Müslümanların odağının, İsrail’in Gazze’de katliam boyutlarına varan insanlık dışı saldırıları olduğunu belirtti.
Kurtulmuş, Rusya’nın başkenti Moskova’daki terör saldırısının da gündemde olduğunu dile getirerek, “Epeydir zaten diken üstünde olan, hatta çoktan çivisi çıkmış dünyanın nereye doğru gittiğine dair bize çok derin soru işaretleri çağrıştıran bir saldırıyla karşılaştık.” ifadesini kullandı.
Moskova’daki terör saldırısını bir kere daha lanetlediklerini ifade eden Kurtulmuş, “Terörden çok çekmiş bir milletin çocukları olarak, terörün her türlüsünün insanlığa düşmanlık olduğunu biliyoruz. Bu saldırının arkasında kim varsa büyük bir insanlık suçu işledikleri aşikardır. İnşallah terör saldırısının nedenleri ve arkasındaki güçler de bütünüyle ortaya çıkarılır.” şeklinde konuştu.
Kurtulmuş, Moskova’daki terör saldırısıyla, uzunca süredir devam eden olayların yeni bir evreye gideceğinin anlaşıldığını ifade ederek, şunları söyledi:
“Başbakan Yardımcısı iken bir basın toplantısında ‘Üçüncü dünya savaşı çoktan başladı’ diye bir açıklama yapmıştım. Gerçekten de önce vekalet savaşları üzerinden, arkasından ticaret savaşlarıyla, dünyadaki büyük güçler, güç mücadelelerini sadece kendi etki alanlarında değil, dünyanın her tarafına yayacakları yeni bir tür hibrit savaşlar dönemini başlattılar. Şimdi bunun sonuçlarını görüyoruz. Bundan en çok zarar gören ülkelerden birisi de biziz. Türkiye hem DEAŞ hem PYD/YPG hem de PKK üzerinden bu vekalet savaşlarının ne manaya geldiğini, çok somut bir şekilde bilen bir ülkedir. Ne yazık ki artık ‘vekil örgütler’ bazı ülkeler tarafından ‘uluslararası iliş-kiler enstrümanı’ haline dönüştürülmüştür. Bir kere daha görüyoruz ki burada kullanılan vekil örgüt üzerinden bir dizayn yapılmaya, yeni bir denge oluşturulmaya çalışılıyor. Eğer bu vekalet savaşlarına bir son verilemezse artık çok daha yüksek düzeyde, küresel bir savaşın da fitilini ateşlemeye müsait bir zemin oluşacağını görüyoruz.”
“Vekil örgütler” devrinin de artık biraz geride kaldığını, şimdi “vekil devletler” üzerinden uluslararası sistemin dizayn edilmeye çalışıldığını belirten Kurtulmuş, “Ben şahsen İsrail’in Gazze’de yaptıklarıyla, Rusya-Ukrayna savaşı ile ortaya çıkan durumun aslında birbirine benzer bir nitelik arz ettiğini düşünüyorum. Burada da bazı ülkeler ‘vekil ülkeler’ olarak kullanılıyor, başka bir senaryonun parçası haline dönüştürülmeye çalışılıyor.
Türkiye olarak başından itibaren bütün bu tehlikeleri gördüğümüz için; başta Sayın Cumhurbaşkanımızın Rusya-Ukrayna krizinde aldığı inisiyatifler olmak üzere her iki meselenin çözümünün de insani diplomasi çerçevesinde gerçekleşeceğini uluslararası topluma gösterdik.” dedi.
– Dolmabahçe’de Rusya ve Ukrayna arasında bir barış anlaşmasının imzalanmasına ramak kalmıştı
Diğer taraftan da Ukrayna-Rusya savaşını sadece iki ülke arasında bir savaş olarak hiç görmediklerini dile getiren Kurtulmuş, başından itibaren bu savaşın, Rusya ile Batı arasında bir savaşa dönüşme potansiyeli taşıdığını bildiklerini, onun için de Rusya-Ukrayna savaşının bir an evvel sona erdirilmesi için gayret sarf ettiklerini kaydetti.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Dolmabahçe’de Rusya ve Ukrayna arasında bir barış anlaşmasının imzalanmasına ramak kalmıştı. Her iki tarafın da kabul edeceği, adil, hakkaniyetli bir barışın yapılması mümkündü. Türkiye bunu gerçekten belli bir noktaya getirdi. Ama gördük ki bu savaşın bitmesini istemeyen bazı güçler, Dolmabahçe’de nihai bir anlaşmanın gerçekleşmesine engel oldular. Dolayısıyla şimdi bir kere daha çok net görüyoruz. Rusya-Ukrayna arasındaki gerilimin sadece Karadeniz, Doğu Avrupa değil, belki çok daha geniş bir bölgeye yayılma potansiyeli taşıdığı ortadadır. Dolayısıyla bu krizin sonlandırılabilmesi için Türkiye’nin barışçıl inisiyatifi sonuna kadar kullanacağı, diplomasi masasında her iki ülke arasında barışın temin edilmesi için gayret sarf edeceği açıktır.”
– İsrail’in Gazze’deki saldırısının, bölgesel bir savaşa dönüşme tehlikesi taşıdığı uyarısı
Benzer bir şekilde şu anda Gazze’de süren katliamın da sadece Gazze halkına karşı yapılan bir saldırı olmanın çok ötesinde, Netanyahu ve çetesi tarafından bölgesel bir savaşa dönüştürülme tehlikesi taşıdığını belirten Kurtulmuş, bu saldırıların daha büyük sonuçlara yol açmaması için bir an evvel sonlandırılması gerektiğini vurguladı.
– ABD’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki Gazze oylamasında çekimser kalması
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde, “Gazze’de acilen ateşkes sağlanması” yönünde kabul edilen karar tasarısına ABD’nin çekimser kalmasının iyi bir haber olduğunu da dile getiren Kurtulmuş, “Çünkü artık şunu görüyorlar. Netanyahu’yu sırtlarından atarak, ellerini temizleyerek buradan çıkmaları mümkün değil. Çekimser kalarak, yeni bir barış imkânının, en azından ateşkes imkânının ortaya çıkması için bir adım atılmış oldu.” ifadesini kullandı.
Kurtulmuş, İsrail’in Gazze’deki saldırıları ile Rusya-Ukrayna savaşının belli açılardan benzerlik taşıdığını ve bu sorunların çözümünün şart olduğunu belirterek, “Her ikisi de hem bölgesel çatışmaların fitilini ateşleyebilecek bir potansiyel sahip hem de insanlığı yeni bir küresel savaşın eşiğine getirmiştir.” dedi.
– Yerel seçimler
Bu hafta sonu yerel seçimlerin gerçekleşeceğini anımsatan Kurtulmuş, “Seçim kampanyası şimdiye kadar nezaketli ve olgun bir şekilde devam ediyor. Ümit ederiz ki sonuna kadar böyle devam eder. Seçim günü de büyük bir demokratik olgunlukla ve çok büyük bir katılımla yerel seçimleri geride bırakmış oluruz.” dedi.
– Seçimden sonra ağırlıklı olarak dış politika Türkiye’nin gündemini belirleyecektir
Kurtulmuş, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının başladığı 7 Ekim’den bu yana altı uluslararası konferans, altı ülke ziyareti yaptığını ve 100’e yakın cumhurbaşkanı, başbakan, meclis başkanı ve üst düzey devlet yöneticisiyle görüştüğünü bu görüşmelerinde ağırlıklı olarak, dünyadaki sorun alanlarına ilişkin Türkiye’nin perspektifini anlattığını ifade etti.
Gazze başta olmak üzere Rusya-Ukrayna savaşı, Kıbrıs meselesi, Kafkaslardaki tehlikeli gelişmelerin çözümüne ilişkin Türkiye’nin tekliflerini gündemde tutmaya gayret ettiklerini aktaran Kurtulmuş, “Seçimden sonra da ağırlıklı olarak dış politika, Türkiye’nin gündemini belirleyecektir.” diye konuştu.
– Yeni anayasa ve iç tüzük
Kurtulmuş, TBMM’nin önünde iki büyük ödevin bulunduğunu, bunlardan birisinin yeni bir anayasanın yapılması mecburiyeti olduğunu ifade etti.
Yeni anayasa meselesinin, “Bu anayasadan artık çok bıktık, bu geride kaldı, bunun yerine yeni bir metin yazalım” konusu olmadığının altını çizen Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Aslında mesele, bir metin yazmak da değil; bunun ötesinde, 12 Eylül’ün getirmiş olduğu bu antidemokratik yapıdan, o ruhtan Türkiye’nin kurtulması… Hakikaten siviller eliyle yapılmış, parlamentoda yapılmış, demokrat, kuşatıcı bir anayasanın yapılması Türkiye için elzemdir. Bunun için gayret edeceğiz.
Tabii hemen seçimden sonra, belki de anayasa sürecinden daha kolay sonuç alabileceğimiz bir süreç, Meclis’te yeni bir iç tüzüğün hazırlanmasıdır. Meclis Başkanlığı olarak; öncelikle daha rahat, daha kolay alan olduğu için iç tüzükten başlayarak Meclis’teki demokratik standartları yükseltecek, yasama kalitesini güçlendirecek, Meclis’in etkisini ve ağırlığını artıracak bir iç tüzüğü Meclis’te grubu bulunan partilerle görüşerek gündeme almayı, eş zamanlı olarak da anayasa çalışmalarını sürdürmeyi düşünüyoruz.”
Meclis’te altı siyasi parti grubu ve 14 siyasi partinin bulunduğunu aktaran Kurtulmuş, oy verenlerin yüzde 95’inin parlamentoda temsil edildiğini belirtti.
Kurtulmuş, şu değerlendirmede bulundu:
“Parlamentoda iyi bir şekilde bu müzakereleri sürdürmeyi başarırsak bundan sonuç alabileceğimizi ümit ediyorum. Ben de şahsen seçimden sonraki dönemde yeni anayasa meselesini başta grubu bulunan siyasi partilerle görüşerek takip edeceğim. Bazı siyasi partilerin anayasa hazırlıkları var ama bütün siyasi partilerin bu süreçte yeni anayasaya ilişkin hazırlıklar yapmalarını bekliyorum.
Meclis Başkanı olarak akademinin, hukuk çevrelerinin, sivil toplum kuruluşlarının ve yeni bir anayasa ihtiyacını hisseden, sözü olan herkesin sözünün dinleneceği ve bundan istifade edileceği bir anayasa yapım sürecini demokratik bir hassasiyetle başlatacağız. Ümit ediyorum ki ön yargısız bir şekilde Meclis’te grubu bulunan partiler ve diğer kanaat oluşturacak sivil toplum kesimleri bu sürece katkıda bulunur.”
Geçmişte yapılan çalışmalarda 64 madde üzerinde partilerin uzlaştığı bir metnin bulunduğunu da dile getiren Kurtulmuş, “Bugün tahmin ediyorum çok daha fazla maddede partilerin uzlaşmaları mümkündür. Burada esas olan şey, bu tartışmanın doğru zeminde ve doğru yöntemlerle sürdürülmesidir. Doğru zemin, Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. TBMM’nin inisiyatifinde, halkın ihtiyaçları neyse, hangi konular gündeme geliyorsa bunları ön yargısız bir şekilde tartışmaktır.” ifadelerine yer verdi.
Anayasa hazırlığının biraz uzun vakit alabileceğini dile getiren Kurtulmuş, Meclis yeni yasama dönemine başladığında anayasa tartışmalarının Meclis’te yapılabileceğine inandığını söyledi.